Sayfalar

29 Mart 2016 Salı

PTT 1.LİG 28.-29. VE 30. HAFTA MAÇLARI AÇIKLANDI

28. HAFTA
8 Nisan 2016 Cuma
18.00 Vartaş Elazığspor - Boluspor (Elazığ Atatürk)
19.00 Multigroup Alanyaspor - Gaziantep Büyükşehir Belediyespor (Alanya Oba Stadı)
19.00 Kardemir Karabükspor - 1461 Trabzon (Dr. Necmettin Şeyhoğlu)
20.00 Adanaspor - Samsunspor (5 Ocak Fatih Terim)

9 Nisan 2016 Cumartesi
13.30 Denizlispor - Altınordu (Denizli Atatürk)
16.00 Balıkesirspor - Kayseri Erciyesspor (Balıkesir Atatürk)
19.00 Alima Yeni Malatyaspor - Şanlıurfaspor (Malatya İnönü)

10 Nisan 2016 Pazar
13.30 Giresunspor - Adana Demirspor (Giresun Atatürk)
16.00 Göztepe - Karşıyaka (İzmir Atatürk)

29. HAFTA

12 Nisan 2016 Salı
17.00 1461 Trabzon - Vartaş Elazığspor (Hüseyin Avni Aker)
19.00 Boluspor - Adanaspor (Bolu Atatürk)
19.00 Gaziantep Büyükşehir Belediyespor - Kardemir Karabükspor (Kamil Ocak)

13 Nisan 2016 Çarşamba
17.00 Altınordu - Balıkesirspor (İzmir Atatürk)
19.00 Şanlıurfaspor - Multigroup Alanyaspor (Şanlıurfa Gap Arena)
19.00 Kayseri Erciyesspor - Alima Yeni Malatyaspor (Kayseri Kadir Has)

14 Nisan 2016 Perşembe
17.00 Karşıyaka - Giresunspor (İzmir Atatürk)
19.00 Adana Demirspor - Denizlispor (5 Ocak Fatih Terim)
19.00 Samsunspor - Göztepe (Samsun 19 Mayıs)

30. HAFTA

16 Nisan 2016 Cumartesi
15.00 Adanaspor - 1461 Trabzon (5 Ocak Fatih Terim)
18.30 Vartaş Elazığspor - Gaziantep Büyükşehir Belediyespor (Elazığ Atatürk)

17 Nisan 2016 Pazar
13.30 Alima Yeni Malatyaspor - Altınordu (Malatya İnönü)
16.00 Kayseri Erciyesspor - Şanlıurfaspor (Kayseri Kadir Has)
18.30 Kardemir Karabükspor - Multigroup Alanyaspor (Dr. Necmettin Şeyhoğlu)

18 Nisan 2016 Pazartesi
18.00 Giresunspor - Samsunspor (Giresun Atatürk)
19.00 Balıkesirspor - Adana Demirspor (Balıkesir Atatürk)
19.00 Göztepe - Boluspor (İzmir Atatürk)
20.00 Denizlispor - Karşıyaka (Denizli Atatürk)


29. HAFTANIN MAÇLARI HAFTA İÇERİSİNDE oynanacak.Yaptıkları tek mantıklı iş maçların başlama saatini 17:00 ve 19:00 yapmaları olmuş.

PTT 1. LİG 27. HAFTA CANLI YAYINLARI

2 Nisan 2016 Cumartesi:
13:30 1461 Trabzon - Alanyaspor (TRT AVAZ)
13:30 Kayseri Erciyesspor – Denizlispor (TRTSPOR)
16:00 Karşıyaka - Adanaspor (TRT AVAZ)
18:30 Adana Demirspor - Göztepe (TRT AVAZ)

3 Nisan 2016 Pazar:
13:30 Yeni Malatyaspor – Balıkesirspor (TRT AVAZ)
13:30 Boluspor – Karabükspor (TRTSPOR)
16:00 Samsunspor – Elazığspor (TRT AVAZ)
18:30 Şanlıurfaspor - Gaziantep B.Ş. (TRT AVAZ)

4 Nisan 2016 Pazartesi:
18:00 Altınordu – Giresunspor (TRTSPOR)

28 Mart 2016 Pazartesi

SONER YALÇIN : O FUTBOLUN DAHİSİYDİ

Hollanda, Amsterdam…
Johan Cruyff; 12 Nisan 1947’de doğdu.
Ailenin ikinci çocuğuydu; ilk çocuk ağabeyi Henny idi.
Babası, Hendrik Johannes Cruyff işçi kökenli manavdı.
Annesi, Petronella Bernarda ev kadınıydı.
12 yaşında babasını kaybetti.
Annesi dükkanı kapattı. Evlerine yakın olan stadyumda temizlik görevlisi olarak iş buldu. Yanında bazen oğlunu da götürüyordu. Küçük Cruyff futbolcuların, kramponlarını temizliyor, saha çizgilerini kireçle çiziyordu.
Bir gün… Ajax futbol takımı idman yaparken top Cruyff’un önüne düştü; ayağında sektirmeye başladı. Topa dokunuş tekniği Ajax antrenörü Victor F. Buckingham’ın dikkatini çekti. Tekniğini ve yeteneğini ilk keşfeden bu İngiliz futbol adamı oldu.
Cruyff okulu bıraktı; ve tüm gününü Ajax alt yapısında geçirdi. Çok hızlıydı ve harika çalım atma yeteneğine sahipti ve oyun zekası mükemmeldi. Ama çelimsizdi, kasları güçsüzdü. Özel idman yaptırıldı. Sol ayağını kullanmayı öğrettiler. Vs.
Tarih: 15 Kasım 1964.
17 yaşında, Ajax formasıyla ilk maçına çıktı; 3-1 yenildiler ama Ajax’ın tek golünü attı.
Bir yıl sonra Ajax ile sözleşme imzaladı ve profesyonel oldu. Aylık maaşı 120 Gulden’di.
Fakat sorunlar vardı; 60 kiloydu ve günde kimi zaman 80 sigara içiyordu.
Onu keşfeden hocası, İngiltere’ye döndü. Yeni teknik direktör; yıllarca Ajax’ta oynamış milli futbolcu Rinus Michels idi. O da İngiliz Buckingham gibi “total futbol” sisteminden, yani “toplu hücum toplu müdafaadan” yanaydı. (Cruyff futbolculuğu ve teknik adamlığı döneminde hep bu futbol sistemini benimseyecekti; “tiki taka” sistemi!)
Bu modelin “beyni” Cruyff’tu; oyun kurucuydu; ve olağanüstü zarif tekniği vardı. Spor yazarı David Miller’a göre, “futbolun Pisagor’u” idi. İlk sezonda oynadığı 23 maçta 25 gol attı; Ajax şampiyon oldu.
Bir sezon önce en kötü zamanını yaşayan Ajax, “total futbol” anlayışı ve 4-3-1-2 taktiğini uygulayarak; 1965-73 arası altı kez Hollanda Ligi, 1966-71 arası üç kez Hollanda Kupası şampiyonluğu kazandı.
1969’da İtalyan Milan’a karşı kaybedilen Şampiyon Kulüpler Kupası’nı 1971, 1972 ve 1973’te arka arkaya üç kez kazandılar.
İkinci sınıf futbol oynadığı söylenen Hollanda futbolu uykudan uyanıyordu.
Ajax ile birlikte Cruyff’un da yıldızı Avrupa’da parlamaya başlıyordu.
1971’de Avrupa’da yılın futbolcusu seçilen ilk Hollandalı oldu. Ve tarihinde Hollanda’nın ilk kırmızı kartı olan futbolcu da o oydu! 68 Kuşağı’nın itirazcı ruhuna sahipti…
1970’te kasığından sakatlanıp bir süre 9 numaralı formasını giyemedi. Sakatlıktan çıktıktan sonra ezeli rakipleri PSV karşılaşmasında yedekti; oyuna sonradan 14 nolu formayla girdi ve futbol hayatı boyunca 14 numarayı hiç değiştirmedi…


Cruyff, 1967 yılında aşık oldu.
Yaşamı boyunca eşi olacak Danny Coster, zengin bir ailenin kızıydı. Miss Hollanda 1967 güzeliydi.
2 Aralık 1968’de evlendiler.
Üç çocukları oldu; kızları Susila ile Channal ve; (ileride Barcelona’da futbol oynayacak) oğulları Jordidoğdu.
Danny futbolla ilgiliydi; eşini çekip çeviren biriydi. Menajeri gibiydi; futbol sözleşmelerine bile karışıp imza törenlerinde bulundu. Bu nedenle Cruyff’un adı, “kılıbık” olarak yazıldı gazetelerde.
Cruyff’un “paragöz” olarak bilinmesinde eşinin rolü olduğu söyleniyordu. O dönem için ilk kez yaşanan talepleri vardı; oynamadığı maçların parasını istiyordu. Röportaj isteyen gazetecilerden para talep ediyordu.
Yıl, 1973…
Cruyff dünya transfer rekoru kırarak 2 milyon dolara Barcelona’ya gitti. Ajax Başkanı onu Real Madrid’e satmak istedi ama faşist diktatör Franco’yu sevmediği için daha fazla para vermelerine rağmen Real Madrid’e gitmedi. Yıllar sonra “bu bir meydan okumaydı” diyecekti.
Bu aynı zamanda futbol kariyerini de zora sokabilirdi; çünkü, transfer olduğu yıl Barcelona ligi alt sıralarda bitirmişti.
Barcelona’yı çalıştıran eski hocası Rinus Michels ile Barcelona’da futbol devrimi yapacaklarına inanıyorlardı. (Ajax gibi Barcelona’da da başarı olan teknik direktör Michels, futbolculuğu günlerinden beri “kitap kurdu” idi ve tüm futbolcularına kitap okuma şartı koşuyordu! Cruyff’un siyasal kültürü buradan geliyordu.)
Ajax’taki “top bizde olduğu sürece rakip gol atamaz” futbol felsefesini Barcelona’ya uygulatacaklardı.
Ve… O sezon Cruyfflu Barcelona, Real Madrid’i kendi sahası Bernabeu’da 5-0 yenip, şampiyon olarakfaşist Franco’ya tarihinin en büyük futbol mağlubiyetini yaşattı. Katalanlar; faşist rejimin Franco’nun ölümüyle değil, Barcelona’nın Cruyff önderliğinde Real Madrid’i yenmesiyle bittiğini söyler!
Cruyff, Barcelona’da Katalanların ulusal kahramanı haline geldi. “El Salvador (Kurtarıcı)” adını verdiler.
Cruyff da, Katalanları seviyordu. 1974 yılında Barcelona’da doğan oğluna; -Franco’nun yasağına rağmen-Katalan milliyetçilerinin simgesi Katalonya koruyucu azizinin adını verdi; “Jordi.”
Yıllar sonra 2006’da Katalonya hükümeti Cruyff’a Aziz Jordi haçı verdi. Peki… Cruyff tanrıya inanıyor muydu? Şöyle dedi bir röportajında: “Tanrıya inanmam; İspanya’da 22 futbolcu da istavroz çıkarır, eğer bir faydası olsaydı bütün maçların berabere bitmesi gerekirdi!..”


Dün­ya­da, Hol­lan­da-Cruyff fut­bo­lu rüz­ga­rı esi­yor­du.
Yıl, 1974…
Hol­lan­da; II. Dün­ya Sa­va­şı­’n­dan son­ra ilk kez dün­ya şam­pi­yo­na­sı­na ka­tıl­dı.
Uru­gu­ay, Bul­ga­ris­tan ve İs­ve­ç’­i ge­çip gol ye­me­den grup li­de­ri ol­du. İkin­ci tur grup maç­la­rın­da Ar­jan­tin, Do­ğu Al­man­ya ve Bre­zil­ya­’yı ye­ne­rek fi­na­le yük­sel­di. Mü­ni­h’­te oy­na­nan fi­nal ma­çın­da Ba­tı Al­man­ya­’ya 2-1 kay­bet­ti­ler. Tur­nu­va­da üç gol atan Cruyff dün­ya ku­pa­sı­nın fut­bol­cu­su se­çil­di. La­ka­bı ar­tık “Sa­rı Fa­re­”idi.
Cruyf­f’­un li­der­li­ğin­de Hol­lan­da, fut­bo­la ge­tir­di­ği dev­rim sis­te­miy­le gö­nül­le­re taht kur­du. Ko­lek­tif oyu­nunprim sis­te­mi­ne de eşit­lik ge­tir­di­ler. Ör­ne­ğin…
Hol­lan­da­’da bir ban­ka, gol atan her fut­bol­cu­nun he­sa­bı­na he­men 10 bin li­ra ya­tı­rı­la­ca­ğı­nı açık­la­yın­ca “i­ki asi­”; Cruyff ve tek­nik di­rek­tör Mic­hels bu­na kar­şı çık­tı: “Biz bu oyu­nu 11 ki­şi oy­nu­yo­ruz, o yüz­den tek bir ki­şi­ye de­ğil, her go­le her­ke­se eşit ola­rak pa­ra ya­tı­ra­cak­sa ya­tır­sın­lar, yok­sa hiç zah­met et­me­sin­ler!”
Dün­ya­nın o gü­ne ka­dar gör­dü­ğü ta­kım­la­ra ben­ze­mi­yor­lar­dı. Si­ga­ra- iç­ki içi­yor; cin­sel ha­yat­la­rı­nı ta­kım dok­to­ru Dr. Fritz dü­zen­li­yor­du ve maç­la­ra Tom Jo­nes, Rol­ling Sto­nes plak­la­rı din­le­ye­rek ha­zır­la­nı­yor­lar­dı.
Bu ha­yat ki­mi kur­naz­la­ra koz ver­di.
Fi­nal ma­çın­da Cruyf­f’­un et­ki­siz ol­ma­sı­nı Henny, kar­de­şi­nin maç­tan ön­ce­ki ge­ce hiç uyu­ma­dı­ğı­nı söy­le­di. Bu­nun ne­de­ni Al­man Bild ga­ze­te­sin­de çı­kan “C­ruyff, Şam­pan­ya ve Çıp­lak Kız­la­r” isim­li as­pa­ra­gas ha­ber­di. Hol­lan­da­lı oyun­cu­la­rın ha­vuz ba­şın­da çıp­lak kız­lar­la par­ti yap­tı­ğı­nı id­di­a eden ha­ber­den son­ra eşi Danny, Cruyf­f’­u ara­yıp he­men bo­şa­na­ca­ğı­nı söy­le­miş ve Cruyff, ai­le­si­ni kay­bet­me kor­ku­suy­la ağ­la­ma kriz­le­ri­ne gi­re­rek ha­be­rin ya­lan ol­du­ğu­na ik­na et­me­ye ça­lış­mış­tı. Cruyf­f’­un Dann­y’­e dil dök­tü­ğü te­le­fon ko­nuş­ma­la­rı­nın fa­tu­ra­sı için fe­de­ras­yon ote­le 10 bin mark öde­ye­cek­ti!
Al­man­lar, Hol­lan­da­’yı yen­me­yi “ba­şar­mış­tı!”
Hol­lan­da­lı fut­bol­cu Wil­lem van Ha­ne­gem ma­çı göz­yaş­la­rı için­de terk ede­cek­ti; ba­ba­sı­nı II. Dün­ya Sa­va­şı­’n­da Na­zi­ler öl­dür­müş­tü…
Yıl­lar son­ra 2008’de FI­FA es­ki Baş­ka­nı Jo­ao Ha­ve­lan­ge, oto­ri­te­le­rin ev sa­hi­bi Ba­tı Al­man­ya­’yı şam­pi­yon yap­mak için ön­ce­den her şe­yi ha­zır­la­dık­la­rı­nı açık­la­dı!
Fut­bol as­la sa­de­ce fut­bol de­ğil­di…
Dört yıl son­ra…
Ar­jan­ti­n’­de­ki Dün­ya Ku­pa­sı­’na Hol­lan­da önem­li bir yıl­dı­zın­dan yok­sun git­ti.
Grup maç­la­rın­da oy­na­yan Cruyff, Ar­jan­ti­n’­e git­me­ye­ce­ği­ni açık­la­dı. Sa­de­ce Hol­lan­da­lı­lar de­ğil, tüm fut­bol­se­ver­ler şo­ke ol­du.
Ar­jan­ti­n’­de as­ker­ler, halk­çı Pe­ro­n’­u as­ke­ri dar­bey­le yık­tı. Sağ­cı cun­ta, ken­di­si­ni ba­şa­rı­lı gös­ter­mek için 1978 Dün­ya Ku­pa­sı­’nı kul­lan­mak is­te­di. Ame­ri­kan PR şir­ke­ti Bur­son ve Mars­tel­le­r’­e ile an­la­şa­rak ge­niş bir pro­pa­gan­da kam­pan­ya­sı baş­lat­tı. Amaç, ku­pa­yı ka­zan­mak­tı.
Ga­ze­te­ler, Cruyf­f’­un Ar­jan­ti­n’­e git­me­me ne­de­ni ola­rak, as­ke­ri dar­be­yi pro­tes­to et­ti­ği­ni yaz­dı.
Yıl­lar son­ra 2008 yı­lın­da Cruyff, Bar­ce­lo­na­’da­ki ev­le­ri­ne si­lah­lı ki­şi­le­rin gel­di­ği­ni ve Dün­ya Ku­pa­sı­’na git­me­me­si için teh­dit edil­di­ği­ni söy­le­di.
Ve… “Ta­kı­mın bey­ni­” Cruyf­f’­suz Hol­lan­da, fi­nal ma­çın­da uzat­ma­lar­da ye­di­ği iki gol­le 3-1 Ar­jan­ti­n’­e kay­bet­ti!
As­ke­ri dar­be ka­zan­mış­tı!..
Ama asıl ka­za­nan ise; ge­le­ce­ği gö­ren Cruyf­f’­tu; “ko­nu man­ke­ni­” ol­ma­yı ka­bul et­me­miş­ti.


Yıl, 1975…
Arjantin’in yıldız futbolcusu Jorge Valdano 19 yaşındaydı ve İspanya Deportivo takımında oynuyordu. Bir gün…
Barcelona ile karşılaştılar. Hayran hayran Cruyff’un takım üzerindeki hakimiyetini, takımı yönlendirmesini seyretti. Seyirciler gibi hakemler de Cruyff’un etkisindeydi. Bu nedenle Cruyff hakemi bile azarlamaktaydı.
Valdano anılarında yazdığına göre dayanamayıp bir pozisyondan sonra Cruyff’un yanına gitti; “düdüğü sen al, maçı sen yönet bari” dedi…
Cruyff başını çevirip Valdano’ya şöyle bir tepeden baktı; “Kaç yaşındasın?” diye sordu. “19” yanıtını alınca Cruyff, şöyle dedi: “İnsan 19 yaşındayken Cruyff’a ‘siz’ der!”
Yıllar sonra…
Barcelona Başkanı J. Lluis Nunez’e kulübün (bugünün yıldız futbolcularını yetiştiren) efsane alt yapısı La Masia’yı kurdurmaya ikna için, ‘’Buraya gelen çocuklar aynı zamanda iyi bir eğitim de almalı’’ demesi tesadüf değildi.
Barcelona’dan sonra 1979-81 yılları arasında ABD’de futbol oynayıp tekrar Ajax’a dönüp 1982 ve 83 yılındaiki lig şampiyonluğu yaşadı. Ajax’a kızıp ezeli rakip Feyenoord’a gitti ve bu takımı -10 yıl sonra- 1984’te şampiyon yaptı. Aynı yıl, futbolu bıraktı.


Bu yıldan sonra (üç sezon) Ajax ve (sekiz sezon) Barcelona teknik direktörlüğü yaptı. Hayatının sonuna kadar elini iki kulüpten hiç çekmedi. Teknik direktör olarak her iki takımda lig ve Avrupa şampiyonlukları kazandı. “Rüya takım” Barcelona’nın temelini attı. Görevden ayrıldıktan sonra Barcelona onursal başkanı seçildi.
O futbolun dahisiydi…
Futbolcularına nasıl nefes alacaklarını öğretmek için idmana opera sanatçısı getirtmişti.
Öğrencisi Pep Guardiola Barcelona’da nasıl başarılı olduğunu şöyle açıkladı: “Ben sadece Cruyff’tan öğrendiklerimi aşılamaya çalıştım.”
Cruyff’tan bildiklerini, tecrübelerini aktarmak için -22 ülkede- 1997’de Cruyff Vakfı kurdu. Adına Hollanda’da; kolej, enstitü, üniversite kuruldu.
Hakkında kitaplar yazıldı. Belgeseller-filmler yapıldı. Adına şarkılar yapıldı. (Cruyff, 1969’da plak ve 1994’te single çıkardı.)
1999’da yüzyılın futbolcusu seçildi.
Kalp ameliyatı geçirdi. Sigarayı bıraktı. Sigara karşıtı kampanyalarda görev aldı. (Türkücü Ahmet Sezgin, 1973’te Cruyff’a nargile hediye etmişti.)
Sonuçta…
Cruyff 24 Mart 2016’da, Barselona’da akciğer kanserinden öldü.
1994 yılında şampiyonlar ligi maçı oynamak için Barcelona başında İstanbul’a geldiğinde, gazetecilerin “Türk futbolcular arasında Avrupa’da oynayacak bir futbolcu var mı” soruna, “Burayı Avrupa sanıyordum”yanıtını vererek ders vermesi unutulmazdı.
Toprağı bol olsun…

SONER YALÇIN 

YENİ ADANA STADYUMU KONUSUNDA


Adana'ya uzun uğraşlar sonucunda Yeni bir stadyum yapılmaya başlandı.
Stadyumun şuan itibariyle yarıya yakını bitirilmek üzere ve yeni sezona yetişmesi bekleniyor.En kötü ihtimalle yeni sezonun ikinci yarısında tamamlanmış olacak.
Adana Stadyumu Son teknolojinin kullanılacagı modern tarzda bir stadyum olacak yapımı bittiği zaman.
Kapasite ilk açıklandığı gündeki gibi 33.000 olacak..
Herhangi bir kapasite arttırımı söz konusu değil.
Şu saatten itibaren de bunun yapılması imkansız , çünkü stadda artık dış cephe çatı inşaatı başladı.
Ayrıca bu stadyumu TOKİ yapıyor.
Takımlardan birinin Süper lige çıkmasıyla yada istemesiyle kapasite arttırımına gidilmesini düşünmek imkansızdır.

Ayrıca sosyal medyada stadyumun yeni ismi ile ilgili de bir çok yanlış bilgi dolaşıyor.
Resmi olarak stadın isminde ''ARENA veya KOZA ARENA'' gibi herhangi bir isim yok.
Twitter'da stadyumla ilgili fotolar paylaşan bir hesap ( @KozArena ) var.
Bu hesapta muhtemelen stadyumda çalışan bir kişi tarafından yönetiliyor gibi duruyor.
Çünkü Türkiye'de şuanda yapımı süren hiç bir Stadyumun resmi hesabı (Bjk hariç) yok.
Stadyumun TOKİ kayıtlarındaki ismi '' ADANA STADYUMU''dur...
Yapımı tamamlandıktan sonra stadyuma Gençlik ve Spor bakanlığının talimatıyla bir isim verilecektir.

Benim görüşüm : Türkiye'deki stadyumlardan ATATÜRK ve diğer önemli siyasi isimleri yok etmeye çalışan siyasiler , Adana'daki stadyuma da benzer bir taktik uygulayacaklardır.
Stadyumun isminin ATATÜRK olacağını zannetmiyorum.
Diğer türlü her ismi koyarlar diye düşünüyorum...


KONUMUZ : GÖZTEPE


Bu haftaki rakibimiz Ligin bizimle beraber transfer şampiyonlarından birisi olan Göztepe , Geçe yıl şampiyon olup Ptt 1.Lige gelen Göztepe bu senede hedefi şampiyonluk olarak koyup o doğrultu da transferler yapmıştı.Sezona geçen yılın şampiyon hocası Metin Diyadin ile devam ettiler.
Yapılan yanlış transferler ve bir türlü bekleneni veremeyen bu lige göre yıldız sayılan oyuncuların bir türlü istenilen performansı verememesi sonucu teknik direktör Diyadin ile yollar ayrıldı.
Diyadin zamanında uzun süre kazanamayan Göztepe'nin son 12 maçta sadece 1 galibiyeti bulunuyor.
Bu galibiyette Yeni Teknik Direktör Önder Özen zamanında alındı.Önder Özen'de takıma çare olamadı.Özen döneminde takım 5 maçta 1 galibiyet alabildi.Aranılan kan değişikliği yada bu takımın ayağa kalkması için gerekenler bir hoca değişikliğinden daha fazlası...Çünkü sorun hocada değil futbolcuların vurdumduymazlığında.Aldıkları paranın hakkını verememelerinde.
AYNI SORUN ADANA DEMİRSPOR'DA DA VAR.

Önder Özen'in hafta içinde eski takımı Beşiktaş ve Onun başkanı Fikret Orman ile Aziz yıldırım'a karşı söylediği sözler Göztepe'de gündemin başka yerlere kaymasına sebep oldu.
Özen'in  burada söylediği sözler hiç hoş oolmadığı gibi bunu gizlice ses kayıt yapan basın mensuplarının yaptıkları da hiç doğru değil.Nerden bakarsanız bakın 2 tarafta işte suçlular.
Özen'in konuşmalarından sonra Göztepe açıklama yaparak bu durumdan memnun olmadığından belirtti.Fenerbahçe ve Beşiktaş kulüpleri resmi açıklamalarla bu konuşmayı çok sert biçimde eleştirdiler.Bu açıklamalardan sonra TSYD'DE bir açıklama yapma gereği duydu.
Birbiri ardına yapılan bu açıklamalar dediğim gibi Göztepe'de yönetimin ve Hocanın aklının başka yerlere gitmesine sebep oldu.Bizim maça konsantre olabileceklerini sanmıyorum.

Ayrıca Göztepe birde futbolcu ayrılığı yaşandı.Ailesi ve eşinin Türkiye'ye gelmek istememesi sonucu Oyuncu Mirkan Aydın takımla anlaşarak ayrıldı.4 golü bulunan oyuncu İsveç'in Dalkurd takıma transfer olması bekleniyor.8 hafta kala takıma bunu yapmakta biraz ihanet etmekle eşdeğer bence.

Göztepe bu sene hedefine ulaşamadı.Bu saatten sonrada yarışa dahil olması için bir mucize gerekiyor.
Bu seneyi kayıp sezon olarak değerlendirebilirler.

25 Mart 2016 Cuma

JOHAN CRUYFF

 


 

TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK 2 FUTBOL !!! GAZETESİNİN MANŞETİ
İTALYA VE FRANSA'NIN EN BÜYÜK SPOR GAZETELERİNİN MANŞETİ...
FAZLA SÖZE GEREK YOK SANIRIM

İSVEÇ MAÇI VE SURİYELİ SIĞINMACILAR


Dün akşam Milli takımımız Antalya'da İsveç ile hazırlık maçı yaptı.Maçı 2-1 kazandık.2 golde Cenk Tosundan geldi.Maçın oynandığı saatlerde Diyarbakır'da teröristler bir karakolumuza bombalı saldırı da bulundular ve şehitler verildi yine.Golleri atan Cenk'te maçtan sonraki açıklamasında golleri attıgına sevinemediğini söyledi.

Maçın oynanacagı Antalya'nın yeni stadında tribünlerde savaş magduru Suriyeli sığınmacılarda vardı.
Muhtemelen bir dernek tarafından maça davet edilmişlerdir.Arda tribünlere çıkıp oradaki insanlarla selamlaştı fotoğraf çektirdi...
Orda bulunan insanlar ''Türkiye-Suriye Kardeştir'' pankartı açtılar...
Yalnız bu insanların yaptığı bir yanlış var oda Suriye bayragı yerine tribüne Özgür Suriye Ordusunun bayragını açmak.
Gerçek Suriye bayragının ortasında 2 yeşil yıldız bulunur ve bu tüm Suriye halklarını temsil eder.
Ama tribünlerdeki bayrak ÖSO'NUN BAYRAGI OLAN içinde kırmızı yıldızlar bulunan bayraktı.
Keşke bu engellenseydi.


Tribünlere gelen Suriyeli vatandaşların yanı sıra saha içerisinde  de Suriyeli sıgınmacı misfirler vardı.
Maçın başlamasından önce Milli marşlar esnasında futbolcuların yanında çıkan minik çocuklarında içlerinde Suriyeli çocuklar vardı.
İsveç'e giden Suriyeli sıgınmacılar oradaki kaldıkları yerler isveçli faşistler tarafından kundaklanmıştı ve saldırıya uğramıştı.
Belki bu görüntüler onlara da biraz ders olmuştur.



Bu konu üzerinden eleştiri yapılmasını doğru bulmuyorum.Savaş magduru olan bu insanları kendi vatandaşlarımız gibi görüp içimize almak ve bunu Türkiyeye gözü kapalı olan Dünyaya göstermek iyi oldu.Avrupada ırkçı saldırılara aşağılamalara maruz kalan bu insanlara Türkiye halkları kucak açmıştır.Bu çok önemlidir.
Suriye'deki savaş masum insanları etkiliyor.Ordaki büyük başların hiç birine birşey olmuyor.

24 Mart 2016 Perşembe

SÜPER LİG , TARAFTAR SAYISINDA KÜMEYE DÜŞTÜ

Avrupa'nın en büyük yada en pahalı 6. veya 7. ligi olarak tanıdıgımız Süper Ligin seyirci sayısı , Avrupadaki büyük liglerin alt liglerinin gerisinde kalmış vaziyette...
İstanbul takımlarını çıkarırsak 8.300 olan ortalama eminim ki 4000'lere düşecektir.
Bu kadar çok paranın döndüğü ve futbolculara inanılmaz paralar verilen lig nedense seyirci konusunda kümeye düşmüş.
3 Temmuz sürecinden sonra kimsenin futbola güveni kalmadı.
Hakemlerin Anadolu takımlarını yok etmek için verdiği taraflı kararlar , insanların tribünlere gitmemesini sagladı.
En önemlisi de passolig ,  Türkiye'de taraftarlık takımın üst sıralarda yada alt sıralarda uğraş verdiği zamanlarda tavan yapar genelde.
Son haftalara giriliyor , düşme adayı takımların maçına passosu olmayan insanlar gitmek istiyor ama gidemiyor.
Takımı Avrupa Ligi kovalan taraftarlar son haftalarda takımının yanında olmak istiyor ama passosu yok ve olamıyor.
EEE durum böyle olunca da İngitere'nin 4. Ligindeki semt/köy takımları senin başkentinin Gençlerbirliğisini , Osmanlısını , sanayi devi Gaziantepini , Kayserini , Sivasını seyirci sayısı bakımından arkalarında bırakırlar.
İstanbul takımları kollandığı ve passolig devam ettiği sürece bu iş böyle devam edecek.

23 Mart 2016 Çarşamba

KOCAELİSPOR - GÜNGÖRENSPOR MAÇI ASPOR'DAN CANLI YAYINLANACAK


Kocaelispor'un 26 Mart Cumartesi aksamı 19:00 da İsmetpaşa stadında Güngören spor ile yapacagı müsabaka ASPOR ekranlarından CANLI olarak yayınlanacaktır...
Amatör kümeye veda eden ,Güngören maçına özel bilet bastı. Yaşasın şehrinin takımını destekleyenler.
Galiba ilk defa bir amatör lig maçı ulusal kanalda canlı olarak yayınlanacak...

ADANA DERBİSİ SONRASI : AHLAKSIZ FUTBOLCULAR ÜZERİNE

Hangi spor dalı ile uğraşırsanız uğraşın o sporu yaparken rakibe saygı göstermek spor ahlakı anlamında en önemli durumdur. Çünkü şunu kimse unutmamalıdır ki rakipler o sporu yapanların var olma sebebidir. Ülkemizde en ünlü spor dalı futboldur. Bu yüzden futbolu ele alalım. Bir futbolcu şunu aklından çıkarmamalı! Rakibi olan futbolcu ve takım olmazsa maç yapacak futbolcu ve takım da olmayacağı için o zaman kendisinin ve takımının var olmasına ihtiyaç kalmayacak. 

Kısacası bir futbolcu ve takımın var olma sebebi rakip futbolcu ve takımıdır.


Yukarıdaki cümleler Türkiye'de futbol oynayan futbolcuların bir çoğunun bilmediği sözlerdir.Rakip sporcuya saygı ve rakip taraftara saygı iyi futbolcu olmaktan daha önce kazanılması gereken erdemlerin en başında gelmesi gerekir.
Ama burası Türkiye ve Üniversite eğitimi almamış hatta çoğu liseyi dahi bitirmemiş bir sürü cahil çocuk maalesef ki futbolcu olabiliyor.
Hayatlarında Üniversitede diye girebildikleri tek yer kampüslerin kafeteryaları olan çocuklarında toplumu olumlu yönde etkilemesi toplumu da geçtim kendi taraftarını olumlu yönde etkilemesi imkansız ötesi bir durumdur.
Kendi taraftarlarına hoş görünme adına Fanatizm-Holiganizm düzeyinde paylaşımlarda bulunan futbolcuların bir kaç yıl içinde başka takımlara , hatta popülarizm uğruna bunu yaptıkları takımlara birgün yollarının düşebileceğini akıllarından çıkarmamaları lazım.
Hiç bir futbolcu heleki Türkiye'de Totti-Gerard-Raul değilse bir takımda özellikle 2. ligde bir takımda uzun yıllar oynaması mümkün değildir.
Anadolunun müzmin gezicileridir bu ülkenin yetenekleri kısıtlı futbolcuları.
Ve bu olmayan yetenekleri de maalesef olmayan karakterlerinin altında ezilmeye mahkumdur.

Bir derbi maçından sonra rakip takım otobüsünün içindeki futbolcular , yendikleri takıma yönelik aşağılayıcı - alay edici - dalga geçici - hayvani kelimeler kullanarak bir takım tezahüratlarda bulunamazlar.
Neden bulunamazlar ?
çünkü siz taraftar değilsiniz , belki ileride binlerce kişinin rol-model alabileceği kişiler olacaksınız.Bunlara dikkat ederek bir hayat sürmelisiniz.
Sizlerin bu yaptıgını ancak Taraftarlar yapar , futbolcular değil.
Ama sizin gibi yeni yetme cahil futbolcular ne yazık ki bunu yaptılar.
Derbi maçından önce bıçaklanma yaralanma vakaları oldu , sizin bu yaptıgınız paylaşımlardan sonra şehrin herhangi bir yerinde yine karşı karşıya gelecek olan (ihtimalide yüksek) iki ezeli rakip olan taraftarlarının birbirlerinin hayatlarına kastetmelerine sebep olabilirsiniz.
Böyle bir durum oldugunda vicdanınız rahat edecek mi ?
Zaten arası kötü olan 2 takımın taraftarının arasına nifak tohumları serpmek sizi mutlu mu ediyor?
İnsanların hayatlarını kaybetmesi yada sakat kalması sizi ilgilendirmiyor mu?

Salla başı al maaşı yaptıgınız takımlarda maglubiyette yada galibiyette gece rahat rahat yatıp uyurken binlerce insanın günlerce uykusuz kaldığını bilin istedim.

22 Mart 2016 Salı

GALİBİYETİ YÜREKTEN İSTEYEN TAKIM KAZANDI

Derbi maçı için fazla söze gerek yok...

1).Sahada daha istekli daha arzulu olan takım maçı kazandı.

2).Adana Demirspor futbolcularının inançsızlığı ve sahada gösteremedikleri mücadele gücü maglubiyeti kaçınılmaz hale getirdi.

3).İkili mücadelelerdeki hırsı daha kuvvetli olan takım kazandı.

4).Teknik açıdan rakibini iyi analiz eden teknik direktörün takımı kazandı.


19 Mart 2016 Cumartesi

ŞİMŞEKLER GRUBU'NUN ANKARA KAREOGRAFİSİNE POLİSLER İZİN VERMEDİ



Ülkemizin yaşadığı bu kötü günlerde Ankara’daki patlamada hayatını kaybeden halkımızın acısını paylaşmak icin çalışmalarına başladığımız ”Cumhuriyetin Emaneti anKARA Yürekler Paramparça” koreografisini uygun bulmayan Adana Spor Büro Amirliğinin tutumunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz…
Nerede bir can ölse
Oralı olur yüreğim
Olmalı zaten
Olmazsa insan olmaz yüreğim
Saygılarımızla Şimşekler Grubu

18 Mart 2016 Cuma

TFF , ANKARA SALDIRISININ MAÇLARDA ANILMASINI İSTEMİYOR


Türkiye Futbol Federasyonu bu hafta oynanacak olan maçlarda Ankara saldırısı yerine Çanakkale anmasını yapılmasını emretti.
Yapılan bu yazılı açıklama sadece Ankara'daki olayları unutturma amaçlıdır.
Başka bir amacı yoktur.
Yanlış anlaşılmasını istemem : Çanakkale Şehitleri anılmasın demiyorum.
Onlarda elbetteki anılmalı.Hatta iki anma birarada yapılsın.
3 gün önce 37 kişi başkentimizde katlediliyor.
Bunun için herhangi bir saygı duruşu yada takımların pankart taşıması söylenmiyor.
Hükümet açıkca söylemese de hissettiriyor bazı sözlerini
ANKARA'YI UNUTUN VE TERÖRE ALIŞIN

ALİ İSMAİL KORKMAZ ÖLÜMSÜZDÜR


BUGÜN DOĞUM GÜNÜ
O HEP 19 YAŞINDA KALACAK

18 MART 1915 ÇANAKKALE GEÇİLMEZ


15 Mart 2016 Salı

ADANA DERBİSİ İÇİN STAD İÇİ VE STAD DIŞI İÇİN ÖNERİLER


Dün twitter ve facebookta çok sayıda sayfa ve kişi Adana 'daki derbide iki takım taraftarlarının Terör için ortak bir yürüyüş yapılması konusunda çağrılar yapıldı.
İşin açığını söylemek gerekirse 2 farklı rengin biraraya gelmesine ilk önce Polis tepki koyar.
Böyle bir şeyin olmasına izin vermezler.
Stad dışında düşünülen bu yürüyüş başlamadan sonlandırılır.
Benim şimdi saha içi ve saha dışı için 2 farklı önerim var.

Birincisi stad içinde olması gereken : 
İlk olarak takımlar sahaya kolkola Terörü lanetleyen dev bir pankartla çıkacaklar...
İstiklal Marşı seremonisinde hem Adana Demirspor oyuncuları Hemde Adanaspor oyuncuları beraber birlikte omuz omuza istiklal marşımızı okumalılar.
İstiklal Marşından sonra yine iki takım oyuncuları terörü lanetlemek için havaya beyaz güvercinler uçursunlar.
Stad içinde bulunan bizle ise maç başlayana kadar sessiz bir şekilde kalmalı ve 
Birbirimize küfür etmeden susarak en büyük tepkiyi vermeliyiz.
Maç başladıktan sonra 2 takım taraftarı da takımına desteğe başlayabilir ama benim Bizim taraftarımız için önerim ilk 10 dakika sessiz bir şekilde protesto etmek.

İkinci önerim ise stad dışında 2 takım taraftarının yürüyüş yapmasını isteyen taraftarlarımız için.
İki takım taraftarları kolkola yürümesin.(yürüyemez-yürütmezler)
Adana Demirspor taraftarı kendilerinin organize edeceği bir yürüyüş düzenlemeli.
Bu yürüyüşe Barajyolundan başlanır Adana 5 Ocak Stadı Kuzey Kale Arkası çevresinde son verilir.
Yapılacak bir çağrı ile sadece Adana Demirspor taraftaları değil bütün takım taraftaraları , takım tutmayan vatandaşlarımız , teröre tepki vermek isteyen vatandaşlarımız , Türk bayrağını alıp o yürüyüşe katılmak isteyen bütün herkes davet edilmeli.
Benim önerim bunlar.
Belki olur belki olmaz.
Ama inşallah olur

14 Mart 2016 Pazartesi

BİZ BU ÖLÜMLERE ALIŞMAK İSTEMİYORUZ

Şimdi bize kalan Kansız Pazar günlerine hasret yarınlar kalıyor...
Türkiye'nin başkenti son 6 aydaki 3. büyük terör saldırısına maruz kaldı.İstanbul ve Suruç'ta patlamaları da unutmayalım...
Başkenti kana bulamak sıradanlaştı basitleşti.
Güvenliğin en üst seviyede olması gereken şehir terörün elini kolunu rahatça sallayarak eylem yaptığı bir şehir haline haldi.
Bunun önüne geçilemez mi peki ?
Devlet yetkilileri televizyonlara çıkıp bu menfur saldırıyı kınıyoruz demekten öteye ne zaman geçecekler...
Saldırıları kınamanızı değil saldırıları önlemenizi istiyoruz...
Olay olduktan sonra yapılacak en basit hareket saldırıyı kınıyoruz demektir.
Bu ülkenin insanları artık bunu istemiyor.

İktidara yakın televizyonları dün akşam izledik.Orada konuşulanları dinleyen bir insanın Bağdat haline gelmiş olan Ankara'nın çok güvenli bir yer olduguna ve patlama gibi şeylerin imkansız oldugunu öğütleyen kişiler 3-4 saat boyunca ekrandan vaaz veriyor.
Peki ülke insanına terörle yaşamaya alışın demekten başka bir şey söyleyemez misiniz?
İnsanlara patlamaları normalleştiren öğütler veren bu şahısların zırhlı araçlarından inip halkın arasına karışmasını istiyorum...
Bu ülkenin insanı zaten terörün ne olduğunu biliyor.
Burası Paris değil Türkiye , yıllardır olan terör artık hadsafhaya ulaştı.
Bitirilmesini isteyen halka sen teröre alış diyorsan yitirilen canların senin gözünde sadece sayıdan ibaret olduğunu anlarım ve bitmemesinde seninde desteğin oldugunu düşünürüm.

Evet güvenlik zaafiyeti var burası açık ve net bir şekilde ortada.Ama bu neden Devletin yetkili kişileri bakanları , milletvekilleri kabul etmiyor.etmek istemiyor.Neden bu tarzda bir açıklama yapamıyor/yapmıyor.
Yada ne bileyim Ankara'da Emniyet Müdürlüğü koltuğunda oturan bir insan vardır mutlaka.
Yada onun vekili yada onun yardımcısı...
Yada Ankara'da bir valilik var orada da bir şahıs koltuğunda hala nasıl rahat oturabiliyor.
Devletin en üst kademesi zaten bu patlamalardan kendini sorumlu tutmuyor.
Peki sizde mi kendinizi sorumlu tutmuyorsunuz ?
Koltuk sevdasından vazgeçip ne zaman halkın tarafına geçeceksiniz merak ediyorum?

Son olarakta biz bu ölümlere/Katliamlara/patlamalara alışmak istemiyoruz...

13 Mart 2016 Pazar

Osman Özköylü'nün Yapmadığı , Tayfur Havutçu'nun Yaptığı


İlk önce şunu belirtmek istiyorum bu maçta Osman Özköylü'nün şimdiye kadar yapmadıklarını Tayfur Havutçu'nun yaptığını ve galibiyetin geldiğini belirtmek istiyorum.

Osman Özköylü bu sezon Demirspor'la 2 kez roman yazmak için kolları sıvadı.İlk yarıda yazdığı romanı buruşturup çöpe attı.Sonra zaman daraldı ve Osman hoca birkez daha romanı yazmak için işe koyuldu.Gerekli değişiklikleri ve eksiklikleri tamamladı.Girişini ve gelişmesini yazdığı romanı bir türlü istenilen rayına oturtamadı.Osman hocanın 3/2'sini yazıp eksik bıraktığı romanı Tayfur Havutçu devraldı.Sonuç bölümünü Tayfur hocaya yazmak kısmet oldu.
Osman hoca'nın belki oyuncularla arasındaki sorundan belki de formsuzluklarından dolayı yedek bıraktığı topçuları , Tayfur Havutçu ilk 11'de sahaya sürdü.
Dün ilk 11'de sahaya çıkan Anıl Taşdemir ilk golün asistini yapan Murat akyüze pası vererek golün hazırlayıcısı , ikinci golde de orta sahadan Selçuk İnan vari bir pasla Burak Çalık'ın attığı golde asist yaptı.
Bu zamana kadar beni neden oynatmadınız der gibiydi (ama oda bazen görev alıp sahada varlık gösterememişti bunu da kendisininde bilmesi lazım).Orta sahanın bütün yükünü çekti.Hücumdaki pas trafiğinin beyni görevini üstlendi.Verdiği paslarla eski Anıl'ı bize hatırlattı.Sahanın Onur akbay'dan sonra en çalışkan ismiydi.
Onur Akbay'a ayrı bir parantez açacak olursak , devre arası geldiği takımın defans yükünü Elazığspor karşısında tek başına çeken isimdir.Sıfır hatayla oynadı.Kesilen rakip ataklarının ön planında hep kendisi vardı.Defansta harika işler yaptı takımın arkasını toplayarak harika bir performans gösterdi.
Moro yedekti yerine beklendiği üzere İbrahim Dağaşan oynadı.Sahada böyle hırslı bir oyuncu olmalıydı.Hücumda ve defansta hırçınlığıyla göz doldurdu.Demirspor'un yeni piskopat'ı oldu.Şimdiden hayırlı olsun.
Hüseyin Kala'da beklenildiği gibi yedek kulübesindeydi bu maçta , Tiago onun kanadını etkili kullandı.Bu saatten sonrada sakatlık yada cezalı durum olmazsa Tiago'nun sağ kanadı bırakacagını düşünmüyorum.
Defansta Ferreira bu maçta cezalıydı , stoperde Onur ve Ozan birlikte iyi iş çıkardılar.
İlk yarıda Elazığspor takımının değişmez oyuncularından Olan Murat Akyüz bu maçta eski takımına karşı gayet başarılı bir performans sergiledi.Pote'nin golünde asisti yazdırdı kendisine.
Mendy ilk Adana Demirspor formasını giydi.Son dakikalarda oyuna dahil oldu.Bu takımda görev alacagı süre anca o kadardır.Fazlası için yetersiz bir oyuncu.
Burak çalık ve Pote için yazılacak çok şeyler var.Buraya sadece maç için yazılar yazacagım için onlara ayrı bir başlık açmam lazım.
Burak Çalık kariyerinin en iyi sezonunu yaşıyor.

Rakip Elazığspor'da aynı Demirspor gibi yeni teknik direktörleri Ogün Temizkanoğlu ile 2. maçına çıktı.Elazığspor bu sezon süper ligde Gençlerbirliğinin yaptığı teknik adam kıyımının Ptt 1.lig'deki görevini üstlenen takım konumunda.En son olarak 2 hafta önce Ogün hoca ile anlaştılar.
Ligin ilk yarısını lider tamamlayan takım yaşanan maddi sıkıntılar ve takım içi huzursuzluklardan dolayı geçtiğimiz haftaya kadar ilk 6'dan bile çıkmışlardı.Elazığ şuan için play off kovalıyor.


12 Mart 2016 Cumartesi

UĞUR MELEKE : POTE GALİBİYETE TAŞIDI

Webo'nun ruh ikizi gibi oynayan Benin'li futbolcunun performansı Adana Demirspor'u galibiyete taşımaya yetti.


ŞAMPİYONLUK yarışı yapan iki kent takımının Adana’daki maçı, futbola doyuran cinstendi. Mücadele vardı, kalite vardı.
Özellikle ev sahibinin kazandığı toplarla hızlı çıkışları Süper Lig’de iş yapacak cinsten.
Havutçu ve Temizkanoğlu’nun henüz görevdeki ikinci maçları ama Tayfur Hoca’nın malzemesi üst kademeye çıkmaya daha yatkın gibi.
Demirspor’un ileri dörtlüsü, 1. Lig’in en iyilerinden. Anıl maestro gibi, ileride çabuk ikili Burak-Tiago ve Webo’nun ikizi Pote var. 31’lik Pote, gerek kuvvetini iyi kullanması gerekse müthiş hava hakimiyetiyle Pierre Webo’nun ruh ikizi gibi.
Bu ligin de en fazla fark yaratan adamı. Bu ligde sahada gol kralı Pote varsa bir adım önde olursunuz kesinlikle.
Sahanın fark yaratan diğer iki adamı da Türkiye’deki U20 Dünya Şampiyonası’ndan tanıdığımız ön liberolar Attamah ve Traore.
Dün bir şutu da direkten dönen 96’lı Malili, Süper Lig’e çıkabilirse dikkat çekecek kapasitede.

MAÇIN YILDIZI: ANIL TAŞDEMİR (A. DEMİRSPOR)
ONUN Süper Lig’de tutunamamış olmasına hiç anlam veremedim. Eğer kendine daha iyi bakan bir profesyonel olsa adını çok daha fazla duyardınız. Oyun görüşü harika bir on numara. Dün de asistini yaptı.

TEKNİK DİREKTÖR KARNESİ
TAYFUR HAVUTÇU
1-HENÜZ ikinci maçı. Süper Lig’de iş yapacak kalitede bir ileri dörtlüsü var.
2-O süper dörtlünün arkasını toplamak tek meselesi. Bunu da dün iyi yaptılar.
OGÜN TEMİZKANOĞLU
1- ETKİLİ iki açığa karşı iki bek tercihi başarısızdı. Gollere neden oldular.
2- ONUN da ikinci maçı. Mboussy ve Tom kendilerini bulunca toparlayabilir.

TRİBÜN: MÜTHİŞ ATMOSFER
ADANA’da Süper Lig maçlarının en az üçte ikisinde oluşmayan çok güzel bir futbol atmosferi vardı.

KIRILMA ANI: BURAK’IN 34’TEKİ GOLÜ
ELAZIĞSPOR 24. dakikada Pote’nin attığı gole karşılık vermeye çalışırken 10 dakika sonra gelen Burak Çalık’ın golü tüm moralleri bozdu.
34. dakikadan sonra toparlanmaya çalışan Elazığ 40’ta golü bulsa da Burak’ın golünün avantajını bir türlü aşamadı.

MAÇIN HAKEMİ: SARPER BARIŞ SAKA
1- YÜKSEK tansiyonlu müsabakaya hakimiyeti iyiydi.
2- TEK küçük handikabı yüzünün çok sert olması. Oyuncularla diyalog kurabilmeli

notu:8,3

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ugur-meleke_605/kadrosunda-potesi-olan-kazanir_40067352

11 Mart 2016 Cuma

KALBİMİZDESİN BERKİN ELVAN



GEZİ Parkı protestolarına 16 Haziran 2013'de yapılan müdahalede Okmeydanı'nda gaz bombası fişeğiyle ağır yaralanan 269 gün sonra 11 Mart 2014'de yaşam mücadelesini kaybeden Berkin Elvan'ın 2nci ölüm yıldönümü 
VE KATİLLER HALA YAKALANMADI

10 Mart 2016 Perşembe

SMS KAMPANYASINDA SON DURUM ???


  • SMS KAMPANYASINDAKİ SON DURUMU BENDE BİR ÇOK KİŞİ GİBİ BİLMİYORUM...
  • BU KAMPANYA İLK ORTAYA ATILDIĞINDA DA BİR İNTERNET SİTESİ KURULUP ORADAN BİR SAYAÇ İŞLETİLMESİ GEREKTİĞİNİ YAZMIŞTIM...
  • MAALESEF BU YAPILMADI...
  • SESSİZ SAKİN KENDİ HALİNE TERK EDİLDİ...
  • KİMSENİN KAÇ TANE SMS ATILDIGINDAN , KULÜBÜN NE KADAR , GSM ŞİRKETLERİNİN NE KADAR KAZANDIĞINDAN (TOPLAM) HABERİ YOK...
  • ZATEN BÖYLE GİDERSE DE KİMSE BİLGİ SAHİBİ OLMAYACAK GİBİ...

UMARIM YAKIN ZAMANDA BU KONU MUHATAPLARI TARAFINDAN AYDINLATILIR...

9 Mart 2016 Çarşamba

ADANASPOR MAÇININ BİLETLERİ 10 DAKİKA BİTTİ


ADANASPOR AŞ. DERBİSİNİN DEPLASMAN TRİBÜNÜ BİLETLERİ SATIŞA ÇIKTIKTAN 10 DAKIKA SONRA BİTTİ

PTT 1.LİG 25. HAFTA CANLI YAYIN PROGRAMI

11 Mart Cuma
18:00 Adana Demirspor – V. Elazığspor (TRTSPOR)
12 Mart Cumartesi
13:30 Şanlıurfaspor – 1461 Trabzon (TRT SPOR)
16:00 Samsunspor – M.Alanyaspor (TRT SPOR)
18:00 Karşıyaka – K.Karabükspor (TRT SPOR)
13 Mart Pazar
13:30 Boluspor – Gaziantep BBSK ( TRT AVAZ)
13:30 Y.Malatyaspor – Giresunspor (TRT SPOR)
16:00 Altınordu A.Ş. – Adanaspor A.Ş. ( TRT SPOR)
18:30 Balıkesirspor – Denizlispor (TRT SPOR)
14 Mart Pazartesi
19:00 K.Erciyespor – Göztepe A.Ş. ( TRT SPOR)

Namus benimdir Hakim Bey, bir kağıda imza attık diye kimselere bırakmam


Olay şöyle oldu Hakim Bey ben anlatayım en baştan;
İnsan çocukken, anasında babasında ne yoksa onu arıyor demek ki.
14-15 yaş da çocuk yaşı bence. Annem sürekli bir evi çekip çevirme telaşında, baba desen ne iş bulsa onun peşinde, kolay değil evde kaç nüfus onun eline bakıyor.
Yani evde a’federsin aşk yok Hakim Bey.
Zaten daha yeni genç olmuşum, kalbim her daim ağzımda, televizyonda izliyorum dizileri, nasıl da tutkulu aşklar, kıskançlıklar, vazgeçememeler. Çocukmuşum daha ama kazınmış aklıma, “ben aşık olup evleneceğim” dedim.
İstedim ki uyurken yüzüne keyifle bakayım, bir bulgur bile pişse evde soframı özenerek kurayım.
Ben bunun a’federsin yeşil gözüne kandım Hakim Bey.
Yeşil böyle çayır çimen ormandır ya hani; ruhum kanatlanıp uçacak sandım.
Yeşile uzun bakılır, bıkılmaz sandım. Çocuk da değildim artık ya işte insanın gönlü kaymayıversin.
Kabul ediyorum. Buraya kadar benim suçum.
O çok ağladığım film gerçekmiş; sevgi emekmiş, bilemedim. Cahilliğime verin.
Ama yeminle gerisinin günahı bende değildir.
28 gün sürdü o yeşil gözlerin derinliği, 29. gün yediğim yumrukla al oldu elmacık kemiklerim, sonrasında öğrendiğim; morluklar iyileşirken yeşile dönüyor insan derisinin rengi. O’dur yani.
Bitmedi Hakim Bey.
Bir yumrukla bitmedi.
Ne iş yaptığını bilemiyordum, dükkanı vardı esnaf sanıyordum.
Milleti haraca bağladığından, tefecilikten kazandığı ile benim çorba kaynattığımdan haberim yoktu.
Her öğrendiğim yeni bir iz oldu bedenimde. Allar mora, morlar yeşile dönüştü.
Ben zaten elimden geleni yaptım. Mahkemede ben değil, o sanık olsun istedim.
Her bir fiskeden sonra karakolda aldım soluğu. İnsanım sandım devlet nezdinde.
Devletin verdiği nikah cüzdanı benim yaralarımdan daha geçer akçe çıktı. Her seferinde benzer tavsiyeler ile yollandım karakoldan.
Azıcık sabırlı olacaktım, yuva kolay kurulmuyordu, biraz suyuna gideydim, erkeklik onurunu rahat bırakaydım. Aile içinde olan biraz da aile içinde kalsındı.
Canım çok yanıyordu ama Hakim Bey.
Onun erkeklik onurunun limiti yoktu. Fasulye kılçıklıysa onuruna mı dokunuyordu? Çocuk yaramazlık yaparsa gururu mu zedeleniyordu? Halı bizim namusumuz muydu da leke olunca beynimde patlıyordu?
Ellerime bakın Hakim Bey, çamaşır suyu ile çatlamıştır, bir de ciğerimi görebilsek keşke, kederden ve soluduğum deterjanlardan çoktan solmuştur.
Dedim ki kendime, benim canım değilse de, kendi parası, yasası bu devletin önemlidir.
Bu adam yasaları çiğniyor, bari gideyim onu ihbar edeyim.
Dövmekten yargılanmazsa, eve giren kanlı paradan yatsın bari. En azından soluk alırdık birkaç yıl kızımla ben.
Kızım var benim Hakim Bey, ellerinizden öper.
Çok akıllı çok usludur aslında.
Bebekken de böyleydi. Hamileyken yediğim dayaklardan bir haller oldu sanırdım başlarda. Ama demek ki anasına daha da dert olmamak için Tanrı vergisi sakin oldu yavrucak.
Benim ihbarlar kafi gelmedi. Savcıya söyler sandığım polis gitti durumu koca dediğim adama anlattı.
Yolun başında göründüğünde anladım. Malum olmuştu zaten, kalbim ağzımda atıyordu gün boyu.
Analık refleksi de istersen Hakim Bey, ilk iş kızıma sarılıp kokladım.
İnsan öleceğini anlıyor biliyor musun?
Kırar gibi çaldı kapıyı.
İlk 10-15 dayaktan sonra, insan korkmaz oluyor kaba dayaktan.
Canının ne kadar yanacağını biliyorsun. Acı eşiğin de yükseliyor. Yine de her seferinde yüreğin ağzına geliyor, için kanıyor gibi hissediyorsun. İçin kanarsa ölürsün.
Biz filmlerden, biz ölenlerden öyle gördük.
Dayaktan değil de ölmekten korkar oluyor insan.
Öyle bir ölüm korkusu vardı yine içime. Ama ilk kez o gece, çocukken anamın yaptığı keşkeğin tadı geldi ağzıma.
Bir de çocukluğumdan kısacık bir piknik anısı, ayaklarımı dereye sokmuş oynarken annemin elime tutuşturduğu ekmek arası köfte, bir de kızım doğduğu gece kucağımda bir bebek kokusu ile daldığım yorgun ama mutlu ilk uyku.
İnsanın hayatı bir film şeridi gibi geçiyorsa ölmeden önce gözlerinin önünden; işte benim mutlu sahnelerim de bu kadarcıkmış demek ki.
“Çocuğu odaya götür” dedi bana.
Ahlakı da bu kadar işte, anasız kalsın çocuk, ama anasını da ölü gözleri tavana bakarken hatırlamasın istedi herhal.
Aklımdan o kadar çok şey o kadar kısa sürede geçti ki Hakim bey, ben inanın sandığınızdan daha akıllıyım sanırım.
Uzattım biraz kızımı odaya götürüp yatırma faslını.
Hatta sonra bir de “dur çamaşırları asayım” dedim.
Ama bu kadardı yeminle Hakim Bey. Tüm planım azıcık daha hayatta kalabilmekti.
Bir kaç dakika daha.
Yüzümde patlayan kabza planda yoktu, yatağa savrulmayı planlamadım, elim yeminle kazara girdi yastığın altına.
O yastığın altına daha o sabah silah sakladığını bile bilemezdim.
Gözlerini görseniz, kafasından çok daha öndeydi, tükürükleri yüzümde patlıyordu. Yumruğu öyle hızlı iniyordu ki aralarda nefes bile alamıyordum.
Seyit Çavuş’u hatırlayın Hakim Bey, bize ortaokulda anlattılardı. 200 kiloluk mermiyi kucaklayıveren Seyit Çavuş.
Savaş gibi bir şeydi, memleket değil, ben elden gidiyordum.
Elim metale değdi.
200 kiloluk mermiyi kavrar gibi, parmaklarım yerini buluverdi.
Yoksa Hakim Bey yeminle, sahil kenarında balon bile vurmuş değildim.
Sıktım mı hatırlamıyorum, kaç kere sıktım hatırlamıyorum.
Üzerime düştü bir onu biliyorum, bir de ağırlığından kurtulmaya çalıştığımı.
Üzerimde hep bir ağırlıktı zaten ama böylesini ilk yaşadım.
Nasıl kalktım bilmiyorum, kızımı nasıl aldım kucakladım, ayağımda terlik var mıydı, üstüm kan mıydı vallaha hatırlamıyorum.
Öldüğünü duyunca kendim geldim söyledim Hakim Bey.
“Sanırım ben yaptım” dedim.
Nasıl oldu anlamadım ama sanırım ben yaptım.
Erkekler takım elbise giyip önüne bakınca cezası iniyor, benim takımım, kravatım yok. Annem apar topar bu tişörtü bulabilmiş.
Bir de ne yalan söyleyeyim hayatta kalmış olmanın saklayamadığım bir sevinci var içimde.
O ölmese ben ölecektim.
O size, beni pazarlamaya karar verdiğini söylemeyecekti, başka adamların koynuna beni sokma planlarını anlatmayacaktı, benim patlıcan fazla pişti diye, perdeler azıcık kirlendi diye, masada kırıntı kaldı diye yediğim dayakları söylemeyecekti, kaç kere hastanelik olduğumdan bahsetmeyecekti.
Çay bahçesinde çekilmiş bir fotoğrafım var. Biraz yan gülmüşüm. Belki de o fotoğrafı gösterip namussuz karılar gibi çıkmış filan diyecekti.
Karısını başka adamlara satan o değilmiş gibi “namusumu temizledim” diyecekti.
Siz onu 3-5 yılla yargılayıp, namusu kirlendi diye mazur görüp, yandan gülüşümü tahrik sayıp bir de üzülecektiniz adama.
Oysa namus benimdir Hakim Bey, bir kağıda imza attık diye kimselere bırakmam.
Sonuna kadar idare edebilmiş olmam, elaleme değil de başıma gelenleri hep karakollara anlatmış olmam, kızıma hiç fark ettirmemiş olmam namusumdur.
O utanmamış yaptıklarından, benim utanacak bir şeyim yoktur.
İçimdeki hayatta kalma mutluluğunu atamıyorum Hakim Bey.
Ağlayamamam bundandır.
Ne yalan söyleyeyim aynı acının çemberinden geçmiş, sağ kalabilmiş kadınlarla aynı koğuşta, bir ömür kazasız belasız da yaşarım ben ama benim bir kızım, bir de memleketin aç kaldığı bir adalet var.
Gel sen, ölmedim diye beni cezalandırma, benim bir derdim; kızımın bari mutlu olmasıdır.
Yanında ben olayım.
Can alan bir katil değil, can derdinde bir kadın de bana.
Kurşunla yatıp kurşunla kalkan, yastığın altında silahla yatan adamlar hiç eceliyle ölmüş mü?
Hem sevebilseydi o da ölmezdi di mi ama?
Öldüyse hepsi benim suçum mu?
(Evrensel)